Wednesday, January 09, 2008

Bir rüya...

İki hafta önce gördüğüm rüyayı uyanır uyanmaz not almıştım:

Mudanya’da idim galiba, yüzüyorum. Boğulma tehlikesi geçiriyorum. Başımda insanlar kendime geliyorum. Sonra tekrar yüzmeye başlıyorum. Kilometelerce... Sarp bir burnu dönerken yüzen bir köpek ve yavrusuyla karşılaşıyorum. Karaya çıkıyorum. Tahta bir kulübeye giriyorum. İçeride bir yatak var. Uyuyorum. Aşağıdan sesler gelince uyanıyorum. (Arasını hatırlamıyorum) Yine Mudanya Burgaz’dayım sanırım... Bir tatil sitesi... Sosyal tesisin teras katı gibi bir yerde üzerimi değiştiriyorum. Üzerimde mayo var. Koşarak aşağıdaki çardağa iniyorum. Candan ve arkadaşları oradalar. Bir erkek arkadaşının adı Hidayet. Hepsi deniz kıyafetiyle... Denizde bir iskele var. Onun üzerinden yürüyerek ilerideki tepe üzerindeki ahşap tesise varıyoruz. Güneşlenen, konuşan çok insan var. İyi giyimli, şapkalı bir adam o kıyafetle denize atlıyor. Çivileme... Yükseklik 30 m’den fazla. Şaşırıyorum. Boş yer olmasına karşın platformun tam köşesinde direğe dayanmış oturuyorum. Korkuluk falan yok. Birisi hafif itse ya da dengemi hafif yitirsem denize düşerim. Candan da bana iyice dayanmış oturuyor. Baskıyı hissediyorum. Denize düşeceğimden endişeleniyorum ama ses çıkarmıyorum. Az önce denize atlamış olan adam yine aynı giyimli platformun ucuna doğru yürüyor ve bize bakıyor. “Candan, tehlikeli oturuyorsun” diyor. “Acaba başka Candan mı var, bu adam Candan’ı tanıyor olamaz” diye düşünüyorum. Adam yine atlıyor. Herkes platformdan ayrılıp siteye dönmek üzere harekete geçiyor. Ben “Kızım, benim önce üstümü değiştirmem gerek, size yetişmek için önden hızlı gitmem lazım” diyorum, “Tamam baba” diyor. (Sanki Candan orada kalıyor da ben misafirim ya da ayrılacağım.) Koşuyorum. Galiba terliğimi denize düşürüyorum. Rüya, saatin çalışıyla sona eriyor.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home