Thursday, October 12, 2006

Candan`s Blog Site

Candan`s Blog Site
I sound like a broken record. But I miss you, sweetheart. I read the post your dad wrote below, where he talked about breaking the Ramadan fast with you, and how he would go to your grave and pray for you this week. I am also moved to remember Julia talking about you at Connecticut College during Ramadan, how even then, back then when your health was becoming a struggle, you were observant and fasted. I wondered what I could do this week to feel close to you too. I decided I'd fast for a few days next week and light my candles next to your picture in my room and think of you. I think about you, because I miss you, and that pain of missing you has gone from being a dull, constant pain to being a more intermittent one, but rather sharp, one that hits me suddenly unawares, takes my breath away, leaves tears in my eyes. Today, it was because I was dozing in the car as Harvey drove to the gym, listening to National Public Radio, and suddenly my attention was caught by someone speaking about survivors of childhood cancers, about the very high incidence of repeat cancer later in life if a person has undergone chemo and radiation, and she was talking about a young woman who had had Hodgkins and was in her early 30s and now, after the birth of her first child, had breast cancer. And I'm not sure what I was feeling--a tumultuous mix of emotions--jealousy and that raging sense of unfairness that this person had survived when you did not; a sort of alarm and concern for that you that might have lived, for what might have unfolded next in your life; mostly a sense of loss for the vibrant, radiant, wonderful young woman you were. And I just hunched back down in my seat and cried. I love you, honey.

---------------------------------------

Çizik plak gibiyim. Ama işte seni özlüyorum tatlım. Aşağıda babanın yazdığı gönderiyi okudum; Ramazan orucunu seninle birlikte bozduğundan ve bu hafta mezarına gidip sana dua edeceğinden söz etmiş. Julia'nın Ramazan sırasında Connecticut College'de yaptıkların hakkındaki konuşması da beni hislendirdi - o zaman bile, sağlık durumunun artık bir mücadeleye dönüştüğü günlerde bile, ibadet edip oruç tutuyormuşsun. Ben de bu hafta sana yakın olabilmek için ne yapabileceğimi düşündüm. Gelecek hafta birkaç gün oruç tutmaya, odamda resminin yanındaki mumlarımı yakmaya ve seni düşünmeye karar verdim. Seni düşünüyorum çünkü özlüyorum; seni özlemenin acısı sürekli, tekdüze olmaktan çıktı, aralıklı ama hayli keskin bir duruma geldi - beni apansız vuran, nefessiz bırakan, gözümü yaşlarla dolduran... Bugün, Harvey arabayı jimnastik salonuna doğru süreken kulağım National Public radyosunda uyukluyordum; birden çocukluk kanserlerinden kurtulanlar hakkında konuşan biri dikkatimi çekti. İnsan kemoterapi ve radyasyon görmüş olursa hayatın ileri evrelerinde tekrarlayan kanser vakalarıyla çok yüksek oranda karşılaşıldığından söz etti. 30’lu yaşlarının başlarında Hodgkin hastalığı geçirip şimdiyse ilk çocuğunun doğumundan sonra göğüs kanserine yakalanan genç bir kadını anlattı. Neler hissettiğimden emin değildim – yığınla duygu karışımı- kıskanma ve bu kişinin hayatta kalmasına karşın senin kalamamışlığındaki haksızlığın kudurtucu hissi; yaşayabilecek olmanın, yaşamında sonradan hangi sayfaların açılabileceği düşüncesinin uyandırdığı tedirginlik ve tasa; ama en çok hareketli, ışık yayan, harika bir genç bayan olan seni yitirmişlik duygusu. Sadece geri koltuğuma çöküp ağladım. Seni seviyorum tatlım.

1 Comments:

Blogger K. N. Bayraktar said...

Dear Jill, another great blog from you. Thank you, especially for going as far as fasting. Do you think you can manage it? It is pretty demanding.

4:18 PM  

Post a Comment

<< Home