Thursday, October 26, 2006

Sensiz ilk Bayram... /// The first holiday without you...














Sevgili Kızım, sensiz ilk Bayram bu ve ben İzmir'deyim. Alsancak'ta sen, ben, Meral ve Yasemin birlikte yaptığımız Bayram alışverişlerini andım. Mahir'lere, Cengiz'lere gittim ve seninle olduğumuz yerlere içim burularak baktım. Annemlerdeki resimlerin, yattığın yatak, oyuncaklar, hepsi bir hüzün verdi. Özlüyorum seni...

---------------------------

Dear Daughter, this is my first holiday without you and I am in Izmir. I recalled the holiday shopping tours you and I made in Alsancak with Meral and Yasemin. I went to Mahir's and Cengiz's and looked at the places we had been together with a pang inside. Your photos, the bed you slept in, the toys, and everything at my mother's gave me sorrow. I miss you...

Tuesday, October 17, 2006

Bir rüya... /// A dream...

Dün gece Candan'ı gördüm. 13-17 gibi yaşlardaydı. Okul gibi bir yere bıraktım onu, içeriden basit ama sevimli şarkılar geliyordu. Bir süre sonra da aldım. Ne yaptığını, nasıl geçtiğini sordum. "Geyik yaptık, şarkı söyledik" gibi bir yanıt verdi. Yapılanı pek önemsememiş ama görev yerine getirmiş gibi bir hali vardı.

-----------------------------------------

I saw Candan last night. She was like 13-17 years old. I dropped her to somewhere like a school. One could hear simple but nice songs coming from inside. I picked her up after a while. I asked what she did and how it was. She gave an answer like "We talked turkey and sang songs." She looked as if she did not find what was done important but did her duty.

Thursday, October 12, 2006

Candan`s Blog Site

Candan`s Blog Site
I sound like a broken record. But I miss you, sweetheart. I read the post your dad wrote below, where he talked about breaking the Ramadan fast with you, and how he would go to your grave and pray for you this week. I am also moved to remember Julia talking about you at Connecticut College during Ramadan, how even then, back then when your health was becoming a struggle, you were observant and fasted. I wondered what I could do this week to feel close to you too. I decided I'd fast for a few days next week and light my candles next to your picture in my room and think of you. I think about you, because I miss you, and that pain of missing you has gone from being a dull, constant pain to being a more intermittent one, but rather sharp, one that hits me suddenly unawares, takes my breath away, leaves tears in my eyes. Today, it was because I was dozing in the car as Harvey drove to the gym, listening to National Public Radio, and suddenly my attention was caught by someone speaking about survivors of childhood cancers, about the very high incidence of repeat cancer later in life if a person has undergone chemo and radiation, and she was talking about a young woman who had had Hodgkins and was in her early 30s and now, after the birth of her first child, had breast cancer. And I'm not sure what I was feeling--a tumultuous mix of emotions--jealousy and that raging sense of unfairness that this person had survived when you did not; a sort of alarm and concern for that you that might have lived, for what might have unfolded next in your life; mostly a sense of loss for the vibrant, radiant, wonderful young woman you were. And I just hunched back down in my seat and cried. I love you, honey.

---------------------------------------

Çizik plak gibiyim. Ama işte seni özlüyorum tatlım. Aşağıda babanın yazdığı gönderiyi okudum; Ramazan orucunu seninle birlikte bozduğundan ve bu hafta mezarına gidip sana dua edeceğinden söz etmiş. Julia'nın Ramazan sırasında Connecticut College'de yaptıkların hakkındaki konuşması da beni hislendirdi - o zaman bile, sağlık durumunun artık bir mücadeleye dönüştüğü günlerde bile, ibadet edip oruç tutuyormuşsun. Ben de bu hafta sana yakın olabilmek için ne yapabileceğimi düşündüm. Gelecek hafta birkaç gün oruç tutmaya, odamda resminin yanındaki mumlarımı yakmaya ve seni düşünmeye karar verdim. Seni düşünüyorum çünkü özlüyorum; seni özlemenin acısı sürekli, tekdüze olmaktan çıktı, aralıklı ama hayli keskin bir duruma geldi - beni apansız vuran, nefessiz bırakan, gözümü yaşlarla dolduran... Bugün, Harvey arabayı jimnastik salonuna doğru süreken kulağım National Public radyosunda uyukluyordum; birden çocukluk kanserlerinden kurtulanlar hakkında konuşan biri dikkatimi çekti. İnsan kemoterapi ve radyasyon görmüş olursa hayatın ileri evrelerinde tekrarlayan kanser vakalarıyla çok yüksek oranda karşılaşıldığından söz etti. 30’lu yaşlarının başlarında Hodgkin hastalığı geçirip şimdiyse ilk çocuğunun doğumundan sonra göğüs kanserine yakalanan genç bir kadını anlattı. Neler hissettiğimden emin değildim – yığınla duygu karışımı- kıskanma ve bu kişinin hayatta kalmasına karşın senin kalamamışlığındaki haksızlığın kudurtucu hissi; yaşayabilecek olmanın, yaşamında sonradan hangi sayfaların açılabileceği düşüncesinin uyandırdığı tedirginlik ve tasa; ama en çok hareketli, ışık yayan, harika bir genç bayan olan seni yitirmişlik duygusu. Sadece geri koltuğuma çöküp ağladım. Seni seviyorum tatlım.

Saturday, October 07, 2006

I, Candan, and roomies at Harris...

Tuesday, October 03, 2006

Candan'sız ilk Ramazan... (The first Ramadan without Candan...)


Sevgili Yavrum, sensiz ilk Ramazan bu. Birlikte kalktığımız sahurları özleyişle anıyorum. Kaçırdığım oruçlardan dolayı bana serzeniş yapardın. Yarın her Bursa'ya gelişimde yaptığım gibi kabrinin başında ruhunu dualarla yıkayacağım.

*******************************

Dear Daughter, this is the first Ramadan without you. How much I miss the dawn meals we had together! You used to tease me for the fasts I missed. Tomorrow I am going to drench your soul with prayers beside your grave as I do every time I come to Bursa.